‘Bylock verilerinin, hukuka uygun ve kabul edilebilir bir delil olmayıp, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Türk yargısına verilen kötü niyetli bir kovuşturma aracı’ olduğu kaydedilen raporda, “Onbinlerce kötü niyetli kovuşturmanın tek çaresi, kısmen de olsa Bylock verisine dayanılarak verilen tüm mahkumiyet kararlarının iptal etmek ve daha sonra bu şekilde mahkum edilen herkese, AİHM ve BM kararlarının dikkate alınacağı adil bir yargılanma hakkı tanımaktır.
” denildi. Üç uluslararası bilirkişi raporu ve yakın zamanda ortaya çıkan bir ABD Federal Mahkemesi belgesi ışığında hazırlanan rapor, Türk hükümetinin ‘münhasır kullanım iddiasının’ fiilen yanlış olduğu sonucuna varıyor. Rapor ayrıca Bylock uygulamasının kullanımına ilişkin resmi açıklamaların sürekli değiştiği ve birbirini tekzip ettiği aktarılıyor. Kullanıcı sayısına ilişkin ilk 215 bin kişi açıklanmıştı. Ardından rakam 122 bine düşürüldü, sonra 102 bin ve nihayet 90 bine kadar çekildi.
Bylock ile ilgili dijital verilerin parçalanarak bütünlük ve güvenilirliğini yitirdiğini, adli imaj alma işleminin geciktirilerek verilerin bozulduğu kaydedilen raporda, MİT’in resmi Bylock Teknik Raporu’nda temel dijital adli tıp ilkelerine uyulmadığı ve ayrıca tutarsızlıklar ve veri manipülasyonu izleri olduğunu vurgulanıyor.
Bylock uygulaması ile ilgili dijital verilerin bir yargı merciinin emri ve denetimi olmaksızın elde edilmiş olması ve bu verilerin hakim kararıyla yapılması gereken adli kimlik doğrulamasından önce işlendiği ve böylelikle delil vasfını kaybettiği aktarılan raporda, idari soruşturmalar yoluyla elde edilen Bylock ile ilgili verilerin adli işlemlerde hukuka aykırı olarak kullanıldığı, Bylock ile ilgili internet trafiği meta verilerinin yasal olarak öngörülen süreden daha uzun süre saklandığı ve bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı kaydediliyor.
“Türk makamları, ByLock’un yalnızca Gülen hareketi üyeleri tarafından kullanılan bir iletişim aracı olduğunu ve onu indirmiş olan herkesin aslında bir “terörist” olduğunu iddia ediyor. Bununla birlikte aslında, mesajlaşma uygulaması aslında siyasi muhalifleri tutuklamak için bahane olarak kullanılıyor. Şimdiye kadar, 92.769 kişi iddia edilen kullanım nedeniyle kovuşturuldu. Bu rapor, Bylock’un hukuka uygun ve kabul edilebilir bir delil olmadığını, aksine Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Türk yargısına sağlanan kötü niyetli bir kovuşturma aracı olduğunu göstermektedir. Sanıklara ve avukatlarına, MİT tarafından manipüle edilmiş olabileceğine dair şüpheler olan delilleri inceleme fırsatı da verilmemekte, yani bu araç da sanıkların adil yargılanma hakkı gözetilmeden kullanılmaktadır. İtalya İnsan Hakları Federasyonu (FIDU), devam etmekte olan yargı tacizinden derin endişe duymaktadır. Bylock kullanımının suç sayılması da geçtiğimiz Ekim ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne sunduğumuz (Saglam-Türkiye davası) üçüncü taraf bilirkişi raporu konularından biriydi. Türk makamlarını, hüküm giyen herkese, raporda belirtildiği üzere AİHM ve BM kararlarını da riayet edilen adil bir yargılanma fırsatı verilmesi güvence altına çağrısında bulunmaya devam ediyoruz.”
0 Comments