Ankara Barosu İnsan Hakları Komisyonu bir rapor hazırlıyor. Raporda Ankara Emniyetinde işkence yapıldığı iddiaları da var. Emniyetten hapishaneye aktarılan şüpheliler avukatlarına gördükleri işkenceyi detayları ile anlatmışlar. Bu konuda Ankara Barosu Komisyonunun raporundan önce de basına ulaşan bilgiler vardı. İnsan hakları savunucuları olayı duyurdular.
Ankara Barosu yönetimi Komisyon raporunun basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulmasını önledi. Bunun üzerine Komisyon üyelerinden istifalar oldu. Baro üyelerinden yönetimi kınayanlar oldu. Baro yönetimi sessiz. Fakat, tahminen işkenceye uğrayanların bir kısmının FETÖ üyesi olmakla suçlanması. Herhalde işkence olayını duyurur ve kınarsak ya da hukuken eleştirirsek bize de FETÖ’cü derler diye çekiniyorlar.
Benzer durumlar Kürtlerle ilgili olaylarda da yaşanıyor. Kürtlerin ya da HDP’lilerin bir hakkı ihlal edildiğinde “Eleştirirsek, kınarsak bize PKK’li derler mi acaba?” korkusu var.
Bunun en güzel örneği TBMM tarafından Anayasa’ya aykırı olarak HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması. Kılıçdaroğlu’nun o ünlü sözü tarihe geçti: “Anayasa’ya aykırı ama evet oyu vereceğiz”.
İşkence uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya, yasalara aykırı ama bazılarına yapılırsa sessiz kalacağız.
İfade özgürlüğünün kısıtlanması uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya, yasalara aykırı ama bazılarının sesi kesilerse görmezden geleceğiz.
Böyle insan hakları savunulmaz. Bırakın insan haklarını, hukuk devleti de savunulmaz.
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ülkesi haline gelen Türkiye’de, ocak ayında 54 kadın cinayeti daha işlendi. İçişleri Bakanı, halkın can güvenliğini sağlamak yerine MOBESE ile muhalifleri izlemeyi öncelikli görev sayıyor. Tehlike altındaki kadınlara yönelik şiddete karşı onları korumak ve yaşatmak için bakanlığını görevlendirmek yerine, ayak kırmaktan ve kafaya sıkmaktan söz ediyor.
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı koruma kanunu, ciddiyetle tüm kural ve ilkeleriyle uygulanmalı, görevi ihmal edenler, uzaklaştırma kararlarının uygulanmasına duyarsız kalan kamu güvenlik birimleri hakkında işlem yapılmalıdır. Kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri süratle soruşturulmalı, failler ortaya çıkartılarak cezalandırılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararı kaldırılarak geri çekilmeli ve yürürlüğe konulmalıdır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun her ay yayınladığı raporun ocak ayı sonuçları vahim. Geçen yıl 500, bu yılın ocak ayında 26 kadın erkekler tarafından öldürülürken 28 kadın ise şüpheli şekilde vahşice öldürülmüş halde bulundu. Sadece bir ayda 54 kadının katledildiği Türkiye, giderek kadınlar için yaşanmaz bir ülkeye dönüşüyor. Kadınları korumayı, kadına ve çocuklara şiddeti, cinayetleri, tecavüzü, istismarı önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadınları umursamıyor.
0 Comments